Bu yazımızda nitrik oksitin ne olduğunu, ne işe yaradığını, hangi besinlerde bulunduğunu ve potansiyel faydalarını ele alacağız.
Nitrik oksit, insan bedeninde doğal olarak üretilen ve kan damarlarının sağlığı için öneme sahip olan bir molekül (1). Bir vazodilatör olarak görev yapan bu molekül, kan damarlarınızdaki iç kasları gevşetiyor ve damarların genişlemesine yol açıyor. Böylece kan akışını artırıken kan basıncını da azaltıyor (2). Nitrik oksit üretim kapasitesinin sınırlı olması, kalp rahatsızlığı, şeker hastalığı ve iktidarsızlıkla ilişkilendiriliyor (3,4).
Nitrik oksit takviyesi, bu molekülün vücut içindeki düzeylerini desteklemek amacıyla tercih edilen seçeneklerden biri. Nitrik oksit ise vücut içinde iki temel yol ile üretiliyor. Birincisi, nitrik oksit sentaz enzimine bağlı olarak gerçekleşiyor. İkincisi ise, L-arjinin ve nitrat öncüllerine, aynı zamanda L-arjinin öncüsü olan L-sitrulin'e dayanıyor (5).
Vücutta doğal olarak gerçekleşen bu süreçleri artırabilmek için L-arjinin ve L-sitrulin gibi önemli bileşenlere sahip gıdalar ve takviyeler tercih edebiliyor. Sporcu beslenmesinden aşina olabileceğiniz L-arjnin ve L-sitrulin, kas yapımında rol oynayabilen amino asitler olarak biliniyor (6). Bu nedenle nitrik oksit takviyesi, özellikle sporcu beslenmesinde ve farklı yaşam tarzı tercihlerinde destekleyici bir seçenek olarak kullanılabiliyor.
Nitrik oksit, vücutta çeşitli işlevlere sahip olan bir molekül olarak biliniyor. Kan akışını düzenleyerek, fiziksel performansta rol alabiliyor. Aynı zamanda kalp sağlığı, beyin fonksiyonları ve egzersiz sonrası toparlanma süreçlerini etkileyebilecek potansiyel etkileri bulunuyor. Bu etkileşimleri daha ayrıntılı şekilde inceleyelim:
Nitrik oksitin kan akışı üzerinde doğrudan etkisi bulunuyor. Sağlıklı kan akışı ise egzersiz, kas fonksiyonu ve hipertrofinin anahtarı olarak kabul ediliyor. Nitrik oksidin damar duvarındaki düz kasın gevşemesiyle ilişkili olduğu düşünülüyor. Bazı çalışmalar nitrik oksidi artırarak bu yolla kas performansının ve güç adaptasyonunun geliştirebileceğini öne sürüyor (5).
Nitrik oksit yoluyla kan akışını artırmak, atletik performansı artırmaya yardımcı olabiliyor. Vazodilatasyon, antrenman sırasında kaslarınıza oksijen ve besin iletilmesine yardımcı olabiliyor ve bu da kasılmaları artırabiliyor (5).
Nitrik oksit açısından zengin gıdalar yemek, egzersiz sonrası toparlanmayı iyileştirmeye yardımcı olabiliyor. Kas ağrısının olası nedenleri arasında egzersiz sonrası laktik asit birikmesi yer alıyor. Bu konuda yapılan bir çalışmada, katılımcılara egzersiz öncesinde ve sonrasında nitrik oksit öncül bileşenleri içeren bir takviye veriliyor. Çalışma, egzersiz sonrasında; takviye alan sporcuların vücutlarındaki laktik asidin daha hızlı atıldığını gösteriyor. Bu durumun ise egzersiz sonrası toparlanmayı iyileştirdiği sonucuna ulaşılıyor (6).
Nitrik oksidin hem atletler hem de diğer kişiler için en büyük potansiyel faydalarından biri kan basıncını düşürme yeteneği. Bu durumun da kardiyovasküler hastalıklara karşı korunmada önemli bir rol oynadığı aktarılıyor (7).
Nitrik oksit öncüsü nitrat bakımından zengin bir diyet üzerine yapılan çalışmalar, kan basıncında ve arter sağlığında iyileşmeler olduğunu gösteriyor (8). Özellikle yeşil yapraklı sebzeler nitrik oksitin en iyi doğal kaynaklarından biri olarak kabul ediliyor.
Nitrik oksidi artıran yiyecekler yemek, beyne giden kan akışına yardımcı olarak beyin sağlığını da etkileyebiliyor. Nitrik oksit aynı zamanda beyindeki bir nörotransmiter olarak biliniyor ve biliş fonksiyonlarını geliştirmeye yardımcı olabiliyor (9).
Örneğin nitrik oksit, beynin hesaplama yeteneğini harekete geçirmeye yardımcı olabiliyor. Özellikle nitrik oksit üretiminde görev alan L-arjinin gibi amino asitler, bu açıdan dikkat çekiyor. Nitrik oksitin beyne giden kan akışını desteklemesi ise yaşla birlikte değişebilen bilişsel süreçlerle olan potansiyel ilişkisi bakımından öne çıkıyor (9).
Nitrik oksit bulunan besinler, bu molekülün vücutta üretimini destekleyebiliyor. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, roka, marul), pancar, havuç ve kereviz gibi nitrat açısından zengin sebzeler bu gruba giriyor. Bu tür sebzeler, vücutta nitrik oksite dönüşebilen nitratlar içeriyor (10).
Nar ve karpuz gibi meyveler ise antioksidan içeriğiyle nitrik oksit dengesine katkı sağlayabiliyor. Bu gıdalar, dengeli bir beslenme rutini içerisinde yer aldığında nitrik oksit seviyesinin korunmasına destek olabiliyor (10).
Nitrik oksit artırıcı besinler arasında ise protein açısından zengin gıdalar ön plana çıkıyor. Kuru yemiş ve tohumlar gibi L-arjinin bakımından zengin yiyecekler yiyerek, nitrik oksit oranınızı artırmanız mümkün.
Aynı zamanda baklagiller ve tam tahıllar da L-arjinin içerikleri sayesinde bu süreçte rol oynayabiliyor (10).
Kan damarlarının gevşemesine yardımcı olarak kan akışını destekleyebilir (11).
Sinir hücreleri arasında iletişimi kolaylaştırabilir (12).
Bağışıklık savunmasında rol alabilir (13).
Akciğerlerde oksijen-karbondioksit değişiminde görev alır (15).
Nitrik oksit üretimi azaldığında, damarların normal şekilde işleyememesi ile birlikte kan akışının zorlaşmasına neden olabiliyor. Bu durum, damarların yeterince gevşeyememesi ile sonuçlanıyor ve kan basıncı üzerinde baskı oluşturabiliyor (16).
Ntrik oksit eksikliği sinir hücreleri arasındaki iletişimi zorlaştırıyor. Özellikle yaş ilerledikçe ya da bazı bilişsel durumlarda bu sürecin yavaşladığı görülüyor (16).
Bağışıklık sistemi tepkileri de nitrik oksit seviyesine bağlı olarak değişiyor. Nitrik oksit seviyesi düşük olduğunda, bağışıklık hücrelerinin yanıt verme süreci zayıflıyor ve vücudun savunma sistemi daha az aktif çalışıyor. Nitrik oksitin glikoz alımı ve enerji metabolizmasında rol alması nedeniyle, bu süreçler de etkilenebiliyor (16).
Vücutta nitrik oksit üretimi, L-arjinin gibi yapı taşlarının ve nitrik oksit sentaz (NOS) enzimlerinin varlığıyla şekilleniyor. Nitrat bakımından zengin olan ıspanak, roka ve pancar gibi besinler ise enzime bağlı olmayan bir yolla bu süreci destekliyor (16).
Nitratların, ağız florasındaki bakteriler tarafından nitrite çevrilmesi ve sonrasında nitrik oksite dönüştürülmesi bu mekanizmayı mümkün kılıyor. Düzenli egzersiz yapmak da endotel sağlığını koruyarak nitrik oksit üretimini destekliyor (16).
Oksidatif stres, nitrik oksit parçalanma hızını artırabiliyor. Bu nedenle antioksidan yönünden zengin besinler tercih etmek üretimi dengelemeye yardımcı oluyor. Ağız sağlığının korunması ise faydalı bakterilerin çalışmasını kolaylaştırarak nitrat dönüşümünü olumlu yönde etkiliyor (16).
Nitrik oksit, vücutta doğal olarak oluşuyor ve çeşitli işlevlerde rol oynuyor. Ancak bazı durumlarda fazla üretilmesi, dengeyi bozuyor. Süperoksit gibi moleküllerle birleştiğinde, reaktif bileşikler oluşuyor. Bu bileşikler hücre yapıları üzerinde baskı kuruyor ve bu duruma nitrozatif stres adı veriliyor (17).
Bağışıklık sistemi de nitrik oksit üretiyor. Normalde bu üretim vücudu korumaya yardımcı oluyor, ancak miktar arttığında sağlıklı dokular da etkileniyor. Bazı iltihaplı durumlarda bu üretimin, doku üzerindeki süreci zorlaştırdığı düşünülüyor (17).
Aynı zamanda nitrik oksit damarları genişletiyor. Fazla üretildiğinde damarlar gereğinden fazla genişliyor ve bu durum kan basıncında düşüşe yol açabiliyor. Beyindeki nitrik oksit seviyesi yükseldiğinde ise sinir sistemi süreçlerini etkiliyor. Bazı tümör türlerinde bu molekülün hücreler arası sinyal yollarında değişikliklere yol açtığı da belirtiliyor (17).