Glukozamin, özellikle osteoartrit (eklem kireçlenmesi) üzerindeki etkileriyle ilişkilendirilen ve eklem sağlığında önemli rol oynadığı düşünülen doğal bir amino şekerdir. Bilimsel araştırmalar, glukozaminin yapısını, işlevini, sağlık üzerindeki faydalarını ve olası risklerini incelemiştir.
Bu yazıda glukozaminin ne olduğu, ne işe yaradığı, faydaları, çeşitleri, nasıl ve ne zaman kullanılması gerektiği gibi konulardan bahsedeceğiz.
Glukozamin, insan vücudunda doğal olarak bulunan ve özellikle kıkırdak dokusunda yer alan bir bileşiktir. Glikozdan türeyen bu madde, vücudun eklemleri koruyan ve kıkırdağa esneklik kazandıran bazı maddeleri üretmesine yardımcı olur. Bu sayede eklemler rahatça hareket eder ve darbelere karşı korunur.
Glukozamin aynı zamanda tıp ve biyokimya alanlarında uzun süredir araştırılan bir bileşiktir. Özellikle osteoartrit (eklem kireçlenmesi) ve diğer iltihaplı eklem hastalıklarındaki olası tedavi edici etkileri üzerinde durulmaktadır. Günümüzde genellikle osteoartritin yönetiminde destekleyici bir besin takviyesi olarak kullanılır. Bazı klinik çalışmalar, glukozaminin kıkırdak onarımını destekleyebileceğini ve eklem ağrısı ile sertliğini azaltabileceğini göstermektedir (1, 2).
Bilimsel araştırmalar, glukozaminin eklem sağlığı için bilinen etkilerinin yanı sıra bağışıklık sistemini güçlendirme, bağırsak ve cilt sağlığını iyileştirme gibi pek çok farklı faydası olduğunu ortaya koymuştur.
Glukozamin faydalarını daha yakından inceleyecek olursak:
Glukozamin, kıkırdak onarımını destekleyerek ağrıyı hafifletmeye, hareket kabiliyetini artırmaya ve osteoartritin ilerlemesini yavaşlatmaya yardımcı olabilir (1). Ayrıca eklemlerde yapıyı koruyucu etkiler gösterebilir ve kıkırdağı iltihap kaynaklı hasardan koruyabilir (3).
Glukozamin, vücuttaki iltihaplanmayı azaltarak eklemlerin zarar görmesini önlemeye yardımcı olur (4). Ek olarak, iltihaplanmaya yol açan bazı maddelerin etkisini azaltarak, doğal bir iltihap giderici olarak fayda sağlayabilir (5).
Glukozaminin, bağışıklık sisteminin aşırı tepkilerini azaltabildiği, bağışıklık hücrelerinin etkinliğini düşürerek organ nakillerinde doku uyumunu ve nakledilen organın yaşam süresini uzatabildiği gösterilmiştir (6). Ayrıca, vücutta bağışıklık tepkisini dengeleyen baskılayıcı bağışıklık hücrelerinin sayısını artırdığı da görülmüştür (7).
Glukozaminin iltihap önleyici özellikleri, sinir sistemi hastalıklarının tedavisinde ve kalp-damar hastalıklarının önlenmesinde faydalı olabilir (1).
Yapılan araştırmalara göre glukozamin takviyesi, sindirim sorunlarını hafifleterek şişkinliği azaltabilir ve bağırsak sağlığını olumlu yönde etkileyebilir (8).
Glukozamin, cildin nemli kalmasını, yaraların iyileşmesini ve yaşlanma belirtilerinin azalmasını sağlayan hyaluronik asit üretimini artırır. Ayrıca, melanin üretimini azaltarak ciltteki koyu lekelerin oluşumunu önlemeye yardımcı olur (9).
Glukozamin yan etkileri genellikle hafif olur ve çoğu kişide ciddi bir sorun yaratmaz. Bazı kişilerde özellikle aç karnına alındığında mide rahatsızlığı, bulantı ya da sindirimle ilgili hafif şikayetler görülebilir. Bu etkiler genellikle kısa sürer ve kendiliğinden geçer. Nadir durumlarda baş ağrısı veya hafif bir yorgunluk hissi yaşanabilir. Yapılan araştırmalar, glukozamin kullanan kişilerde bu tür yan etkilerin, plasebo verilen kişilerdekine benzer düzeyde olduğunu göstermektedir (19).
Bilim insanları, özellikle osteoartrit gibi eklemlerle ilgili hastalıklarda, glukozaminin etkili bir şekilde nasıl kullanılacağı konusunda bazı çalışmalar yapmıştır.
Glukozamin takviyesinin ağız yoluyla alınan standart dozu genellikle günde 1.500 mg’dır. Bu doz tek seferde alınabileceği gibi, 500 mg’lık üç ayrı doza bölünerek gün içinde de kullanılabilir. Takviye aç ya da tok karnına alınabilir; ancak mide hassasiyeti bulunan ya da özel sağlık durumu olan kişilerin yemeklerle birlikte kullanması önerilir. Bazı bireylerde glukozamin bulantı, şişkinlik, mide yanması veya ishal gibi hafif sindirim rahatsızlıklarına neden olabilir. Bu tür yan etkilerin önüne geçmek için tok karnına alınması daha uygundur. Yapılan araştırmalar, glukozaminin aç veya tok karnına alınmasının emilim ya da etkinliği üzerinde anlamlı bir fark oluşturmadığını göstermiştir (10, 11).
Uzman görüşlerine göre, takviyelerde ve araştırmalarda kullanılan üç ana glukozamin türü vardır. Bu türlerin her biri, kimyasal yapısı ve olası etkileri bakımından birbirinden farklıdır.
Glukozamin sülfat bilinen en popüler glukozamin formlarından biridir. Avrupa’da en çok incelenen ve en yaygın kullanılan form olan glukozamin sülfat, kararsız olduğu için genellikle sodyum veya potasyum klorür ile stabilize edilir. Osteoartrit (kireçlenme) belirtilerini azaltma ve eklem dejenerasyonunu yavaşlatma konusunda en güçlü bilimsel kanıtlara sahiptir. Bu nedenle bazı ülkelerde reçeteli ilaç olarak kullanılmaktadır (12).
N-Asetil Glukozamin (NAG) formu ise vücutta doğal olarak bulunan bir glukozamin türüdür. Bu form, eklem sağlığından ziyade daha çok bağırsak ve cilt sağlığı üzerine araştırılmıştır. Bağırsakların korunmasına ve bağışıklık sisteminin dengelenmesine yardımcı olabileceği düşünülür. Bazı araştırmalarda iltihabı azaltıcı ve bağırsak yapısını koruyucu etkiler gösterdiği görülmüştür (13).
Glukozamin hidroklorür (Glukozamin HCl), glukozaminin bir türüdür ve genellikle eklem sağlığını desteklemek amacıyla kullanılır. Vücutta kıkırdak dokusunun yapımında rol oynayan bu bileşik, özellikle osteoartrit gibi eklem sorunlarında araştırılmıştır. Ancak yapılan çalışmalar, glukozamin hidroklorürün osteoartrit belirtilerini azaltmada sınırlı bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Bazı araştırmalarda ağrı ve hareketlilikte hafif iyileşmeler görülse de sonuçlar genellikle anlamlı bulunmamıştır (15).
Bununla birlikte, laboratuvar çalışmalarında glukozamin hidroklorürün antioksidan özellikler gösterdiği belirlenmiştir. Serbest radikalleri temizleme, hücreleri oksidatif stresten koruma ve böylece genel hücre sağlığını destekleme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, glukozamin hidroklorürün eklem desteğinin yanı sıra vücudun savunma mekanizmalarına katkı sağlayabileceği düşünülmektedir (16).
Glukozaminin günün belirli bir saatinde alınması gerekmez, ancak mide rahatsızlığını önlemek ve vücut tarafından daha iyi emilmesini sağlamak için yemeklerle birlikte alınması önerilir. Yapılan bilimsel bir araştırmada, ağızdan alınan kristal glukozamin sülfatın yemekle birlikte alındığında mideyi daha az rahatsız ettiği belirlenmiştir. Benzer şekilde başka çalışmada da glukozaminin gün içinde bir kez, yemekle birlikte alınmasının vücuttaki seviyesini dengede tuttuğu vurgulanmıştır (17,18).
Glukozamin takviyeleri arasında öne çıkan markalar arasında Nature’s Supreme ve One Up bulunur. Nature’s Supreme ürünleri, glukozaminin yanında kondroitin, MSM ve hyaluronik asit gibi ek bileşenler içerirken; One Up markası da yüksek glukozamin oranı ve yerli üretim kalitesiyle dikkat çeker. Her iki marka da güvenilir üretim standartlarına sahip olup, kullanıcılar tarafından sıkça tercih edilir. Farklı seçenekleri incelemek için glukozamin ürünlerine göz atabilirsiniz.
Glukozamin içeren besinler aslında oldukça sınırlıdır, çünkü glukozamin normal gıdalarda yüksek miktarda bulunmaz. Doğal olarak en çok karides, yengeç ve ıstakoz gibi deniz canlılarının kabuklarında yer alır ve bu kabuklar genellikle takviye üretiminde kullanılır. Ancak sadece deniz ürünlerinin etini yemekle vücuda yeterli glukozamin alınmaz.
Tavuk, balık veya sığır kemiklerinden uzun süre kaynatılarak yapılan kemik suyu da az miktarda glukozamin ve benzeri maddeler içerir. Düzenli olarak tüketildiğinde eklemler için destek olabilir, fakat bu miktarlar takviyelerde bulunan düzeyin oldukça altındadır.
Deniz ürünlerine alerjisi olanlar veya bitkisel beslenenler için mısır ya da mantar kaynaklı glukozamin içeren bitkisel takviyeler tercih edilebilir. Ayrıca sarımsak, soğan, pırasa gibi kükürtlü besinler ile C vitamini ve protein yönünden zengin gıdalar da vücudun kendi glukozamin üretimini desteklemeye yardımcı olur (20, 21).
Glukozamin eksikliği belirtileri şöyle sıralanabilir:
Kronik eklem ağrısı (özellikle diz ve kalçada)
Şişlik, iltihap ve eklem deformasyonu
Azalan esneklik, hareket sırasında çıtırtı sesleri
Zayıflayan tendon ve bağlar
Yavaşlayan yara iyileşmesi, artan sakatlanma riski
Bağırsak sağlığı ve inflamasyonun glukozamin üretimini etkilemesi
Bilimsel çalışmalar, glukozamin takviyesinin vücut ağırlığı üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığını göstermektedir. Yapılan bir çalışmada, glukozamin kullanan tip 2 diyabetli bireylerde vücut ağırlığı ve glikoz düzeylerinde değişim gözlenmemiştir (24).
Glukozamin boy uzatmaz. Bu madde, eklem ve kıkırdak dokusunun sağlığını korumaya yardımcı olan doğal bir bileşiktir; ancak kemik uzamasını veya büyüme plaklarını doğrudan etkilemez. Boy uzaması, çocukluk ve ergenlik döneminde büyüme plaklarının aktif olmasıyla gerçekleşir.
Hayır, glukozamin ve kolajen aynı şey değildir. Her ne kadar genellikle birlikte anılsalar da yapıları ve görevleri farklıdır. Glukozamin, vücutta doğal olarak bulunan bir amino şekerdir. Kolajen ise bir proteindir ve kıkırdak, tendon, bağ dokusu ile cildin temel yapısını oluşturur.
Glukozamin takviyesi özellikle 40 yaş üzeri bireyler ve aktif spor yapanlar için faydalıdır. Yaşla birlikte azalan glukozamin üretimi eklem sertliği ve ağrıya yol açabilir; takviye kullanımı kıkırdak yıkımını yavaşlatır ve hareketliliği korur. Yapılan bir çalışmada, 1500 mg glukozaminin ağrıyı azalttığını göstermiştir. Sporcularda ise glukozamin, eklem aşınmasını azaltır ve toparlanmayı destekler. Bilimsel araştırmalar, glukozamin ve kondroitinin eklem sağlığını güçlendirdiğini ortaya koymuştur (23, 24).
Glukozamin özellikle kireçlenme (osteoartrit) kaynaklıysa diz ağrılarına iyi gelebilir. Bilimsel çalışmaların büyük bölümü glukozaminin diz eklemlerinde ağrıyı azalttığını, hareket kabiliyetini artırdığını ve kıkırdak yıkımını yavaşlattığını göstermektedir (23).
Glukozamin takviyesinin etkili olabilmesi için düzenli olarak en az 4–8 hafta kullanılması gerekir. Araştırmalar, bu süre sonunda faydalarının görülmeye başladığını göstermektedir. Uzun süreli kullanımda da genellikle güvenlidir, 2–3 yıla kadar, hatta bazı çalışmalarda daha uzun süre kullanıldığında bile semptomlarda azalma ve eklem yapısında destekleyici etkiler devam etmektedir. Ancak uzun süreli kullanımlar için bir doktor tavsiyesi alınması tavsiye edilir (24).
Tüm büyük klinik araştırmaların ortak sonucuna göre, glukozaminin günlük önerilen dozu 1.500 mg (1,5 gram)’dır. Bu miktar, vücudun eklem kıkırdağını yenileyebilmesi ve eklem ağrısının azalması için gerekli en düşük etkili dozdur (23).
Gözde Doğan
Sporcu ve Diyetisyen